Doğadan Gelen Sağlık

Vitaminler

Vitaminler ; doğal besin kaynaklarında bulunan, hücre yenilenmesinde  , enerji üretimi sürecinde , metabolik reaksiyonlar için (metabolik olaylarda katalizör rolü oynarlar ) gerekli olan, düzenleyici ve direnç attırıcı maddelerdir. Genel anlamda vücuttaki bileşiklerin bir parçası olmaktan ziyade düzenleyici fonksiyon gösterirler. Bu yönleri ile hormonlara benzerler.

İnsan vücudunda vitaminlerin birçoğu üretilemez   yada yeteri miktarda üretilmez.Bu yüzden sağlık için gerekli olan miktar , doğal besin kaynaklarından veya yeterli olmadığı durumlarda dışarıdan takviye olarak alınmalıdır. Sağlıklı bir birey 4 besin grubundan ( süt ve süt türevi, et ve et türevi, unlu gıda, sebze ve meyve ) ve biraz da yağ içeren yiyecekler yemesi ile ihtiyaçlarını karşılayabilir.

 

Bir kısım vitaminler besinlerde aktif şekilde, bazıları da pro-vitamin olarak bulunur. Pro-vitaminler vücutta aktif hale dönüşürler.

Suda çözünen ( B vitaminleri ve C vitamini )  ve Yağda çözünen (  A , D , E , K ) vitaminler olarak iki ana gruba ayrılırlar.

Suda eriyen vitaminler , vücut için gerekli olan miktar tüketildikten sonra boşaltım sistemi kanalıyla vücuttan atılır. Depolanamadıklarından dolayı gıdalar veya takviye yoluyla düzenli olarak günlük  alınmalıdır.

Yağda çözünen vitaminler  vücuda girdiklerinde yağda eridiklerinden dolayı ( yağlarla birlikte emilip taşınırlar ) bir miktar depolanmaktadır , böylece günlük olarak alınmasalar bile depolanma, tüketilme  ve kişinin yağ oranıyla doğru orantılı olarak bir süre vücudun ihtiyacını karşılayabilmektedir. Fazla alınması durumunda birikimden dolayı toksik etki gösterebilirler.  Yağların diyette az veya hiç olmaması, safra veya pankreas salgılarının eksikliği, barsaklardan emilimi engelleyen anatomik veya fonksiyonel bozukluklar bu grup vitaminlerin eksikliğine yol açar.

A Vitamini  ( Retinol & beta karoten )

Yağda çözünen ve ağırlıklı olarak karaciğerde depolanan vitamin türüdür. 2 tip A Vitamini vardır.( Hayvansal kaynaklı Retinoidler , Bitkisel kaynaklı Karoten ). Vücutta 90 000 – 150 000mcg depolanabilir . Depo edilmiş olan A Vitaminin % 90 ı karaciğerdedir. Geri kalanı böbrekler, akciğerler, gözler ve yağ dokuda yer alır.

A Vitaminin etkisi ;

Görme sağlığında , büyüme & gelişme sağlığında , üreme sağlığında , bağışıklık sisteminin sağlıklı çalışmasında , tiroid hormonlarının düzgün çalışmasında , demir metabolizmasında ve dolayısıyla kansızlıkta önemli görevleri vardır. Serbest radikalleri nötralize eder. Dışarıdan gelen zararlı maddeleri bağlayıp, antioksidan özelliği ile vücudumuzu olası tahribatlardan korur.  Vücut savunma sisteminde bulunan T Lenfositleri uyararak hücrelerin farklılaşmalarını kontrol eder , bu etkisi kansere karşı bir diğer olumlu özelliğidir.

A Vitamini doğal kaynakları ;

A vitamini hayvansal ürünlerde, örneğin balık karaciğer yağı, karaciğer, süt yağı ve yumurta sarısında , koyu yeşil yapraklı bitkilerde , havuçta bol miktarda ( havuç dışında kalan diğer kök ve yumru sebzeler çok az miktarda ) bulunur. Meyveler arasında kayısı ve şeftali iyi bir Beta karoten ( Avitamini ) kaynağıdır.

Şeker hastalığı, hipotroidizm ve alkolizim de ; etken maddelerin A Vitaminine dönüşmesinde azalma olur . Çinko yetersizliğinde vitaminin karaciğerden salınımı ve kullanımı azalma olduğundan çinko veya çinko içeren ürünler ile birlikte alınması önerilir.

Günlük A Vitamini ihtiyacı ;

  • 0 – 1 Yaş :      300 mcg Retinol
  • 2 – 3 Yaş :      250  mcg Retinol
  • 4 – 6      Yaş :      300 mcg Retinol
  • 7 – 10 Yaş :      400  mcg Retinol
  • 10 – 12 Yaş :      575  mcg Retinol
  • Erişkin Erkek   :     750 mcg Retinol
  • Erişkin Kadın   :     750 mcg Retinol
  • Gebe Kadın :      750 mcg Retinol
  • Emziren Anne :      1200 mcg Retinol

1 retinol eş değeri=1mcg retinol= 6mcg beta karoten= 12mcg diğer karoten= 3,33 I.U retinol= 10 I.U beta karoten

A vitamini ihtiyacının karşılanmasında günde enaz bir kez süt ve ürünlerinden; biri karotence zengin olanlardan olmak üzere en az üç kez sebze – meyve, ayda bir karaciğer tüketilmelidir.

A Vitamini fazla alımı (Toksikasyon ) durumunda ;

  • iştahsızlık , yorgunluk, kilo kaybı, deride kaşıntı-kuruma, eklem ağrıları, karaciğer ve dalak büyümesi, saç dökülmesi , baş ağrısı görülür. Gebelikte özellikle ilk dönemlerinde yüksek doz A vitamini alımı ceninin  gelişimini olumsuz etkiler, düşük ve doğum anomalileri meydana gelebilir.
  • Fazla karoten alınması genelde sakıncalı değildir fakat deriyi sarıya boyar

A vitamini eksikliğinde ;

  • Özellikle loş ışıkta görme bozulur (Karanlıkta görmeyi sağlayan rodopsin isimli maddenin sentezlenememesine bağlı olarak gece körlüğü , tavuk karası). Ayrıca gözlerde hassaslaşma, kuruma, kızarma, çabuk yorulma ve ileri safhada kornea ülserleri meydana gelir
  • Vücudun savunma sistemi zayıflar. Hücresel savunma yapan T-Lenfositler ile Antikor üreten B-Lenfositlerde azalma oluşur. İnsan savunma sistemi için şart olan Timus Bezi ve dalak gibi organlarda atrofi ( küçülme ) denilen gerileme görülür.
  • Meme, akciğer, rahim ağzı, prostat, gırtlak ve mide kanserleri görülme riski artar.
  • Deri kurur ve kepeklenir. Kıl kökleri kabarık ve belirgin bir hal alır. Bu özellikle kolların arka yüzeyinde belirgindir. Saçlar kurur. Saçlarda keratin salgılanmasına bağlı olarak saçlarda sertleşme ve kırılmalar görülür.
  • Halsizlik, bitkinlik, uykusuzluk, tat ve koku alma duyusu bozuklukları ve iştahsızlık görülür.
  • Ayrıca adet düzensizlikleri, diş eti hastalıkları, böbrek taşları, kulak sorunları ve akne oluşumu görülebilir.

 

D Vitamini ( Kalsiferol )

Yağda çözünen vitaminlerdendir. Kasların hareketine yardımcı olan, özellikle kemikleri güçlendiren bir yapı maddesidir. Deride, karaciğerde, barsaklarda, kemikte, kaslarda ve böbreklerde depolanabilir. En önemli etkisi barsaklardan kalsiyum ve fosfor emilimini sağlamasıdır.

D Vitamini etkileri ;

Kemiklerin temel yapıtaşı olan kalsiyumun vücutta emilmesine yardım eder. Kalsiyum ve fosfor metabolizmasını düzenleyen faktörlerden birisidir.  Kalsiyumla birlikte, yetişkinlerde kemik erimesinin önlenmesine yardım eder. (  Raşitizmden koruduğu için antiraşitik vitamin de denir ) Kemik oluşumu  ve büyümesi için gerekli bir vitamindir. Beyin tarafından sinirler aracılığıyla iletilen mesajların organlara iletilmesinde rol oynar. Barsaklar, iskelet sistemi, sinir sistemi ,böbrek ve kas dokusu üzerine , kalp ve kanın pıhtılaşma mekanizmasına , insan savunma sisteminde de etkileri vardır. Deride tümör oluşmasının engellenmesinde etkindir.

D Vitamini doğal kaynakları ;

Çok az gıdada D vitamini doğal olarak bulunmaktadır. Somon ve ton balığı gibi yağlı balıklar en iyi D vitamini kaynaklarındandır. Ciğer, yumurta sarısı ve peynir düşük düzeyde D vitamini içermektedir. Bununla birlikte, bazı portakal suları ile yoğurtların, margarinlerin içerisine de D vitamini eklenebilmektedir. Bununla birlikte, takviye edici gıdaların içeriğinde de D2 ve D3 formunda olmak üzere, iki tür D vitamini yer alabilmektedir. Her iki tür de kandaki D vitaminini artırmaktadır. D vitamininin vücuttaki doğal şekli kolekalsiferol adı verilen maddedir (D3 vitamini). Ciltte, ultraviyole ışığa (güneş ışığı) maruz kalındığında, vücutta sentezlenmiş olan ya da diyetle alınan kolesterolden D3 vitamini oluşur. Hayvansal ürünlerin D vitamini açısından zenginliği hayvanın ne denli güneş ışınlarına maruz kaldığına göre değişir. Güneş görmeyen, kapalı mekanlarda yetiştirilen hayvanların ürünleri bu yönden fakir kalır .

 D vitaminin asıl kaynağı güneştir. Güneş gören insanlar D vitaminini kendileri de sentez edebilir, dışarıdan almak zorunda değildir . Yeterli güneş ışığı alanlarda başka bir hastalıkları yoksa D vitamini eksikliği oluşmaz. Ancak ; evin içerisinde camın arkasından temas eden güneş vücutta D vitamini oluşturmaz.   Bebeğin sadece yanaklarının yeterli güneş ışını alması, onun ihtiyacını karşılayabilir. Anne yeterli D vitamini veya güneş ışını alırsa sütünden bebeğine yeterli D vitamini geçer.

D vitamini ısıya dayanıklıdır, kaynatmakla aktivitesini yitirmez.

Günlük D Vitamini ihtiyacı :

  • 0-6 Yaş     :  0 mcg ( 400 IU )
  • 7 Yaş Üstü    : 2.5   mcg (  100 IU )
  • Gebelerde :  0  mcg ( 400 IU )
  • Emzirenlerde :  0  mcg ( 400 IU )

D Vitamini fazla alımı / vücutta birikmesi  durumunda ;

  • Uzayan kemiklerin uçlarında aşırı Ca ve P birikimine yol açar , bu da kemiklerde sertleşme yapar, büyümeyi yavaşlatır .
  • Kanda kalsiyum düzeyi artar ve buna bağlı olarak da iştahsızlık, bulantı, kusma, idrarın çoğalması, susama hissinin artması, sıklıkla ishal ve arada kabızlık nöbetleri oluşur.
  • Vücudun bazı yerlerine kalsiyum oturması sonucu taş ve kireçlenmeler meydana gelir. ( Eklem kireçlenmesi , böbrek taşı …)
  • Damar sertliği oluşumu hızlanır ve artar.

D Vitamini eksikliğine ;

Besinlerle alınmasının ötesinde güneş ışınları etkisiyle deride de oluşabildiği için, eksiklik oluşumu ; güneş ışığı ile az temasta olmak (hava kirliliği, bulut, giyim tarzı, pencere camı, deri rengi, yöresel özellikler),barsaklardan emilimi etkileyen sebepler ,yaş alma ( ileri yaşlarda hem deriden üretim hem de barsaklardan emilim ile karaciğer fonksiyonlarında azalma olduğundan dolayı ) gibi sebeplere bağlı olarak ortaya çıkabilir.

  • İlk olarak etkilenen kemiklerdir. Çocuklarda Raşitizm ( Ca ve P metabozlizması anomaliliği sonucu : Anormal kemikleşme , yumuşak ve dayanıksız kemikler , bacaklarda X veya O şeklinde çarpıklaşma , diş çıkmasında gecikme , bıngıldağın geç kapanması , ) , erişkinlerde ise Osteomalazi ( yumuşak ve dayanıksız – kırılgan kemikler ) ortaya çıkar.
  • Bebeklerde ; huzursuzluk , iştahsızlık , dışkılama bozuklukları , emerken ve uyurken kafasında terleme , yatış pozisyonuna bağlı olarak kafatası şeklinde bozukluklar , kaslarda gevşeklik- güçsüzlük nedeniyle oturmakta, ayağa dikilmekte zorlanma ortaya çıkar.
  • Her yaşta ; Kan pıhtılaşmasında bozukluklar , savunma sisteminin zafiyetine bağlı olarak enfeksiyonlara yatkınlık – enfeksiyonların iyileşmesinde gecikme görülebilir.
  • D vitamini eksikliği, kastaki fosfatın azalmasına bağlı olarak karaciğer hastalığı ve kas hastalıklarına da neden olabilir. Kas dokusunun kandan yeterli kalsiyum alamaması sonucunda tetani  ( kasların sürekli olarak kasılı kalması )  meydana gelebilir.

 

K Vitamini ( Naftakinon , Phylloquinone )

Yağda eriyen bir vitamindir. Doğada 2 formda ( K - 1 : Bitkilerde bulunan tür , K-2 :Balıktan elde edilen, barsaklardaki bakteriler tarafından da üretilen  tür ) bulunur. Ayrıca Sentetik olarak üretilen cinsi de K-3  olarak isimlendirilir ve doğal olanlardan 2 kat daha güçlüdür.

  • Fazla E Vitamini alınması, K Vitaminin emilimini bozar.
  • Yoğurt, kefir asitlenmiş süt barsaklardaki bakterilerin K Vitamini üretmesini arttırır.
  • Barsak bakterilerinin aleyhine olan antibiyotikler K Vitamini üretimini engeller.
  • Barsakları ilgilendiren kolit, çölyak gibi hastalıklar ve bazı ameliyatlar, genetik ve edinsel karaciğer karaciğer hastalıkları K vitamini üretilmesini ve emilmesini bozabilir.(Azaltır)
  • Aspirin gibi salisilatlar K Vitamini gereksinmesini arttırırlar.
  • Pıhtılaşma üzerindeki etkileri , kanser hastalarında pıhtılaşmaya eğilim ve kanser hücrelerinin pıhtı hücreleri içerisinde saklanma ihtimali dolayısıyla yeterince beslenen kanser hastalarında dışarıdan takviye K Vitamini alınmamalıdır.

K Vitamini etkileri ;

Karaciğere gelen K Vitamini burada üretilen bazı pıhtılaşma faktörlerinin yapımında rol alır.

K Vitamini doğal kaynakları ;

En çok maydanoz , marul, lahana brüksel lahanası, fasulye gibi yeşil yapraklı sebzeler ve karaciğer, et, yumurta, tereyağı , peynir  gibi besinlerde bulunur. En zengin kaynak  yeşil çay ( 100 gr.da 700 mcg ) iken siyah çayda 0 dır. Ayçiçek yağı, patates, ekmek gibi besinlerde yok denebilecek kadar azdır.

Günlük K Vitamini ihtiyacı :

  • Bugün için standart alınması gerekli günlük miktarı ilan edilmemiş olmasına rağmen önerilen kilo başına 2 mikrogram’dır.
  • Yeni doğan bebeklere 10 mg. lık tek bir enjeksiyon, gerektiğinde kg. başına 1 - 2 mg. la devam edilir.

K Vitamini fazlalığı ;

Fazlalık doğal K vitamini ile oluşmaz. Yiyecekler ile alınan K-1 ve barsaklarda üretilen K-2 Vitaminlerin fazlası kolaylıkla atılabilir.

  • Sentetik ve suda eriyen K-3 tipi sorunlara yol açabilir.
  • Aşırı pıhtılaşma ve bunun da sonucunda damarlarda tıkanmalar meydana gelebilir. Buna bağlı olarak tıkanan damarın bulunduğu bölgeye göre bulgular ortaya çıkacaktır.
  • Karaciğer fonksiyonlarında bozulmalar oluşabilir.
  • Eritrositlerin ( Kandaki alyuvarların ) parçalanmalarına yol açabilir.
  • Yeni doğan bebeklerde sarılık ve safra pigmentlerinin beyin ve omurilikte birikmesine neden olur. Bu durum da ; beyin fonksiyonlarını önemli ölçüde engeller.

K Vitamini eksikliğine ;

  • Eksikliğinde kanamaya eğilim artar , pıhtılaşma süresi uzar ve kişiler kolaylıkla kanama sorunu ile karşılaşır. Eksikliği yenidoğan bebekte göbek kanaması dışında, tüm yaşlarda ; burun kanaması, idrar ve dışkıda kan bulunması, küçük darbelerde bile morarma ve kanamalar olması, kanayan bir dokuda kanamanın durmaması ve kabuk oluşamaması gibi belirtilerle anlaşılır.

E VİTAMİNİ ( Tokoferol )

Yağda çözünebilen vitaminlerden olan E vitamini birçok besinin içeriğinde yer almaktadır.

E Vitaminin etkileri ;

  • Sahip olduğu güçlü antioksidan etkisi ile hücreleri serbest radikallere karşı korumaya yardım eder. Oksijeni tutarak,insan vücudunda oksijen etkisi ile parçalanabilecek veya değişebilecek vücut bileşenlerini koruyarak serbest radikallerin dokuları tahrip etmesini önler. Bu özelliği ile damar sertliği, kalp hastalıkları, hipertansiyon, eklem iltihabı, yaşlanma sorunları üzerine olumlu etkileri vardır. Deri, karaciğer, meme ve testis gibi oksidasyona hassas dokuları ve hücreleri korur.
  • A vitamininin oksitlenmesini önleyerek, emilmesi ve depolanmasını kolaylaştırır.
  • Doymamış yağ asitlerinin oksidasyonunu azaltarak hücre zarı oluşumuna yardımcı olur, yağ asitlerinin oksijen etkisi ile yıkılmasını önler.
  • Hücrelerin genel sağlığını koruma özelliği vardır. Hücrelerdeki yağların oksijen ile bozulması sonucu bazı pigmentler oluşur (yaşlılık lekeleri). E vitamini bunu engelleyebilir.
  • Enzim sistemleri ve DNA molekülü dayanıklılığını arttırır.
  • Akciğeri havanın içerisindeki zararlı maddelerden korur.
  • Böbrek üstü bezi ve beyinden salınan hormonları dayanıklı kılar.
  • Vücutta normal dışı hücre üremesini engeller. Bu özelliği ile tümor oluşumuna karşı etki gösterir.
  • Kalp ve kas hücrelerinin oksijen gereksinmesini azaltarak bu sistemlerin daha rahat çalışmalarını sağlar.
  • Kandaki pıhtılaşma hücresi olan trombositlerin birbirlerine yapışmalarını engelleyerek pıhtılaşmayı önleyici etki sağlar.
  • Alyuvarları parçalanmaya (hemoliz) karşı korur ve hücrelerin dayanıklılığını artırarak anemiyi önler.
  • Kısırlık önleyici ve cinsel gücü arttırıcı etkisi deney hayvanlarında gösterilmiş olmasına karşın insanlarda kesinlik kazanmamıştır.

E Vitamini doğal kaynakları ;

Birçok üründe bulunabildiği gibi E vitamini içeren takviye edici gıdalar da bulunmaktadır. Bitkisel yağlar en iyi E vitamini kaynakları arasındadır. Ispanak, brokoli gibi yeşil sebzeler , fasülye , özellikle kivi elma gibi kış meyveleri  , tahıllar , de E vitamini içermektedir. Meyve suyu, margarin gibi ürünlerin içerisine de E vitamini takviye edilebilmektedir.

Günlük E Vitamini ihtiyacı ;

Günlük gerekli miktarı diyetle alınan çoklu doymamış yağ asitlerinin miktarına bağlı olarak değişir Emilim bozukluğunda (steatore v.b.)alınan vitaminin emilim oranı düşeceğinden gereksinim artar . Kalp hastalığı ve kanser riski taşıyanların, yaşlıların, saflaştırılmış besinlerle beslenenlerin ek E vitamini almaları önerilir.

KİŞİ

ASGARİ (mg)

ÖNERİLEN (mg)

Bebekler

5 - 7

30

Çocuklar

8 -12

30

Erkekler

12 -15

30 -50

Kadınlar

12

50 -100

Gebeler

15

100

Emzilenler

18

100

Takviye gıda şeklinde alındığında önerilen günlük 400 - 600 IU dir. Bu ihtiyaca göre 800 -1600 IU kadar çıkabilir. 1600 IU üstü ancak doktor kontrollü olabilir. **Alfatokoferol için 1 mg= 1.49 IU **

E Vitamini kullanımı günümüzde oldukça popülerdir. Özellikle yaşla beraber kullanımı da artmaktadır . Bir çok kronik hastalığın ve yaşlanma olgusunun altında yatan nedenlere (  Yaşlanmanın temelinde hücrelerin serbest radikallerin etkisi ile dejenere olmaları ve değişmeleri yatmaktadır ) karşı olumlu etkileri olduğu bilinmektedir. Çocuklarda en yaygın kullanımı düşük doğum ağırlığı olan bebeklerin alyuvarlarının erimeleri nedeniyle oluşacak kansızlığın önleme tedavisidir.

 Solunum sıkıntısı, gözlerde oluşabilecek retina hasarlarını engellemek amacıyla verilebilir

 Beslenmede doymamış yağ asitlerinden zengin gıda alanların yanında E vitamini alması faydalıdır.

 E Vitamini pıhtılaşmayı azaltır ve doku oksijenlenmesini arttırır. Bu özelliği ile kalp - damar sorunlarına olumlu etki yapabilir. Pıhtılaşmayı azaltma ve trombositlerin yapışmasını engelleme özelliği damar sertliği (ateroskleroz) sorunu için etkili olabilir.

A Vitamini ile beraber günde 200 - 300 IU dozlarında kullanımı kolesterol ve yağ miktarlarını azaltır, tek başına HDL – Kolesterolu arttırır.

E Vitamini fazlalığında ;

Diğer yağda eriyen vitaminler kadar depolanamadığından , fazlalığının zararlı bir etkisi bu güne kadar gösterilmemiştir. Gereğinden fazla alanlarda birkaç gün içersinde dışkı ve idrarla vücuttan uzaklaştırılır.

  • Çok yüksek dozları bulantı ve ishal yapabilir.
  • Hayvan deneylerinde yüksek dozların büyümeyi durdurduğu, kasları zayıflattığı, alyuvar sayısını azalttığı ve kemikleşmeyi yavaşlattığı görülmüştür.
  • Düzenli E Vitamini kullananlarda doz günde 1200 IU yi geçtiğinde insan savunma sisteminin baskılandığı gözlenmiştir. Aksine düşük doz kullanımında insan savunma sistemini güçlendirici etki sağlamaktadır.

E Vitamini eksikliğinde ;

Diğer besin maddeleri bu eksikliği örtebileceğinden dolayı eksikliği insanlarda normalde görülmez. Besinlerde miktarı fazla olup insan vücudu ihtiyacını kolaylıkla karşıladığı için, ancak hayvanlarda deneysel olarak eksikliği oluşturulmuş ve bazı sonuçlara varılmıştır.

  • Hayvanlarda kısırlık, fetusun gelişememesi, kanama, beyin yumuşaması, kas hastalıkları, karaciğer harabiyeti gibi eksiklik belirtileri gösterilmiştir.
  • Akne, anemi, enfeksiyon, bazı kanser türleri, diş eti hastalıkları, safra kesesi taşı, sinir-adale hastalıkları, Alzheimer tipi demans sorunları olan kişilerde ölçülen E Vitamini değeri düşük olarak bulunmuştur. Dolayısıyla bu hastalıklara tek başına neden olduğu söylenemese de bu hastalıkların nedenleri arasında bir etken olarak gösterilebilir. Bu hastalıkların tedavisinde destek ürünü olarak kullanılmasında fayda vardır.
  • Eksikliğinde kan hücreleri dayanıksız olup kolaylıkla parçalanabilir. Parçalanan bu hücrelerden ortaya çıkan yıkım ürünlerinin etkisiyle kaslarda anormal yağlanma , karaciğer ile dalak sorunları oluşabilir.
  • Oksidatif mekanizmaların verdiği hasarlar ve sonuçlar görülür. (Bkz. E ve A Vit.etkileri)

Hematopoietik : Kan yapıcı

B1 Vitamini ( Tiamin )

Suda çözünen vitaminlerden olan B1 vitamini, yediğimiz gıdaların enerjiye dönüşmesine yardım eder. Vücutta karaciğer, kalp ve böbreklerde çok az depolandığı için günlük olarak alınması gereklidir. Alkol, kafein, yiyecek katkıları, antibiyotik kullanımında etkisiz hale gelir.  Yiyeceklerin fırında pişirilme işleminde suda pişirilmeye oranla daha az tahribata uğrar.

B1 Vitaminin etkileri ;

  • Sinir ve sindirim sistemi sağlığında, karbonhidrat metabolizmasında önemli rol oynar.
  • Başta glikoz olmak üzere Karbonhidrat metabolizmasında – özellikle hücresel düzeyde - rol alarak enerji üretimine katılır.
  • Büyümeye etkilidir.
  • Besinlerle alınan karbonhidratların gereğinde kullanılmak üzere yağa çevrilerek depolanmasını sağlar.
  • Sinir sisteminin işlemesine yardımcı olur. ( Sinirsel iletide önemli görevi olan asetil kolin isimli maddenin üretimine katkıda bulunarak )
  • Mide, kalp ve barsak kaslarının çalışmasına etkisi vardır.
  • Zihin faaliyetlerine olumlu katkısı vardır. Özellikle öğrenme üzerine yararlıdır
  • Damar duvarına yağların yapışmasını engelleyerek damar sertliği ( ateroskleroz ) oluşumunu önler.

Zona Hastalığında, şeker hastalarının duyusal kusurlarının ( diyabetik nöropati) tedavisinde, ameliyat sonrası ağrı giderilmesinde, alkolik kişilerde ( alkolü  su ve karbondioksite dönüştürür ), kalp çalışmasının desteklenmesinde, araç tutmalarında, mide asidi üretimine etkisi nedeniyle değişik nedenlere bağlı bulantılarda ve sindirim şikayetlerinde, huzursuz, morali bozuk ve depresif ruh halinde, öğrenme sürecine destek olmak amacıyla kullanılabilir.

B1 Vitamini doğal kaynakları ;

Et , balık , kuru bira mayası, hububat, kuruyemiş (fındık, fıstık, ceviz) ve baklagillerde (fasulye, nohut, bakla, mercimek ) bol olarak bulunur. Tam tahıllarda, takviye edilmiş ekmeklerde ve pirinçte bulunmaktadır. Tereyağı ve bitkisel yağda bulunmaz.

                Günlük B1 Vitamini ihtiyacı ;

Barsaklarda bulunan bakteriler tarafından da bir miktar üretilmektedir. Günlük gereksinim yaşa göre değişir.

 0 - 1  Yaş :  0.4 mg

1 - 3   Yaş :  0.7 mg

 4 - 6  Yaş :  0.9  mg

 7 - 9  Yaş :  1.1  mg

10 - 12 Yaş : 1.3 mg

Erişkinler  :   1,5 mg

                B1 Vitamini eksikliğinde ;

  • Ruhsal sorunlar, depresyon, sıkıntı, isteksizlik, gerginlik, konsantrasyon zorluğu,
  • Halsizlik, yorgunluk hali, kuvvetsizlik, adale ağrıları,
  • İştahsızlık, karın ağrısı, kabızlık gibi sindirim sorunları görülür.
  • Kalp ritminde yavaşlama ve göğüs ağrısı yakınmaları oluşur.
  • Eksiklik arttıkça kalp ritmi düzensizlikleri, ayaklarda iğne batması hissi, duyu kayıpları ile adalelerde hassaslaşma ve incelmeler ortaya çıkar.
  • Göz sinirinin etkilenmesi ile görme bozulur .
  • Beriberi hastalığına yol açar. 4 tipi vardır :

> Bebeklik beriberi: Bebeklerde büyüme durur, ince tiz sesli bir ağlama ve kalp çarpıntıları meydana gelir.

> Yaş beriberi: Ayak ve bacaklardan vücuda ilerleyen şişme (ödem) ve kalp yetersizliği ile seyreder.

> Kuru tip Beriberi : Kilo kaybı, kasların incelmesi ve sinirlerin dejenere olmasına yol açar.

               > Alkolik beriberi: Wernicke-Korsakof Sendromu da denilir. Beyin ile adaleleri tutarak yürüyememe, hafıza kaybı ve kişilik değişikliği yapar. Bu hastalık tedavi edilmediğinde ölümle sonuçlanır.

 

B2 Vitamini ( Riboflavin )

Suda çözünen vitaminlerden olan B vitamini, yediğimiz gıdaların enerjiye dönüşmesine yardım eder. Vücutta karaciğer, kalp ve böbreklerde çok az depolandığı için günlük olarak alınması gereklidir. Isı, güneş ışığı, alkol, kafein, östrojen ile etkisizleşir. Barsaklarda bakteriler tarafından bir miktar üretilebildiğinde  yetersiz alımlara karşın bazı kimselerde eksiklik belirtileri oluşmayabilir. Vücuttaki enzim olaylarına katılır. Stres gibi durumlarda gereksinimi artar.

B2 Vitamini etkileri;

  • Enzim sentezinde görev alırlar.
  • Enerji üretiminde rol oynar.
  • Hücrelerin gelişmesine ve solunumuna etki ederek oksijeni daha iyi kullanmasını sağlar. Bu yolla görme ve saç, cilt ve deri sağlığına yararlı etkisi olur.
  • Antioksidan etkisi vardır. Yaşlanmayı yavaşlatır.
  • Şeker seviyesini dengelemeye yardımcı olur.

Enfeksiyon hastalıkları ve uzun süren antibiyotik tedavilerinde , fazla alkol alan ve düzensiz beslenen kişilerde, ağız çevresi, göz ve genital bölge de oluşan cilt sorunlarında, yorgunluk, stres, baş ağrısı şikayetlerinde, büyümenin desteklenmesi istendiğinde destek ürünü olarak kullanılabilir. Tek başına bu vitamin tedavi amaçlı kullanılmaz, genellikle diğer vitaminlerle beraber verilir.

B2 Vitamini doğal kaynakları ;

Diğer B Vitaminleri bulunan kaynaklarda genellikle birlikte yer alır. Karaciğer, dil, bira mayası B-2 yönünden zengindir. Süt ve süt ürünleri, yumurta , ıspanak, brokoli gibi yeşil yapraklı sebzeler, balık, baklagiller , mantar ve avokado da bulunur.

Günlük B2  Vitamini ihtiyacı ;

0 – 1   Yaş  :   0.4 - 0.6 mg

1 - 3    Yaş  :   0.8 - 0.9 mg

4 – 6   Yaş  :    1.0   mg

7 – 9   Yaş  :    1.4   mg

10 - 12  Yaş :   1.5   mg

Erişkin erkek   : 1.6 mg

Erişkin kadın   : 1.2  mg

Gebelik           :  1.5  mg

Emzirme         : 1.7  mg

Yaşa, metabolizma hızına, yiyeceklerle alınan protein ve kalori miktarına göre değişir.Harcanan her 1000 kalori için 0,6 mg alınması önerilir. Yaşa, metabolizma hızına, yiyeceklerle alınan protein ve kalori miktarına göre değişir.

B2  Vitamini eksikliğinde ;

Yetersiz beslenme (B-2 vitamini zengin besin maddelerini yememek; zayıflamak, mide-barsak ülseri, şeker hastalığı için diyet yapmak ve fast-food ile beslenmek) barsaktan emilimin bozulması ve ateş, hipertiroidi, gebelik, emzirme, fazla alkol alımı gibi artan ihtiyaçların karşılanmadığı durumlarda yetersizliği görülür. Eksiklik belirtileri sık görülmez. Bunun barsaklarda az miktarda da olsa üretilen B-2 Vitaminine bağlı olduğu düşünülmektedir. Tek başına bu vitaminin eksiklik belirtilerinin görülmesi nadirdir, genellikle diğer vitaminlerin de eksikliği ile birlikte olur.

  • Dilde kızarma, yanma hissi, ağız çevresi ve dudakta kızarma, tahriş ve çatlaklar,
  • Gözlerde kaşıntı, yanma hissi ve iltihaplanma, katarakt oluşumu,
  • Deride kepeklenme, saçların dökülmesi,
  • Kilo kaybı, özellikle mide ile ilgili problemler başta olmak üzere sindirim sorunları ,
  • Özellikle genital bölgede cilt sorunları ,
  • Çocuklarda büyümenin yavaşlaması ,
  • Korneada yeni damarlanmalara neden olabilir. ( Bu da ışığa karşı hassasiyet (fotofobi), görmede azalma, yanma hissine neden olur. )

 

B3 Vitamini ( Niasin , Nikotinik Asit )

Suda çözünen vitaminlerdendir.

                B3 Vitamini etkileri;

  • Karbonhidrat, yağ ve proteinlerin enerjiye dönüştürülmesini sağlar.
  • Kan dolaşımını arttırır.
  • İnsan vücudu için hayati fonksiyonlarda rol alır, hücrelerin oksijeni kullanabilmeleri için gereklidir.
  • Kandaki kolesterol seviyesini azaltır
  • Östrojen, progesteron, testosteron, tiroid hormonları, kortizon, insülin gibi hormonların sentezi için gereklidirler.
  • Beyin ve sinir sisteminin doğru çalışması için temel maddedir.
  • Midede sindiriminde önemli olan asitlerin üretimini sağlar.
  • Büyümede rol alır.
  • İlaç ve zararlı maddelerin etkisizleştirilmesini sağlar.
  • Deri, dil ve sindirim sisteminin sağlığına destek verir.

Pellegra, Hartnup gibi hastalıkların tedavisinde

Yorgunluk, bitkinlik halleri ile hazımsızlık, ishal ve kabızlık gibi sindirim sorunlarında,

 Yağ hücrelerinden kana serbest yağ asidi geçişini azaltmak için,

 Atar damarların açılarak, dolaşımın düzenlenmesine yönelik olarak (bacak krampları, kulak çınlaması, baş dönmesi, migren tipi baş ağrısı)

 Kolesterol seviyesini ve tansiyonu düşürmek için,

 Mideden asit salgılanmasının arttırılması amaçlandığında ,

 Depresyon, şizofreni ile yaşlılık, alkol ve ilaç kullanımına bağlı, bazı ruhsal hastalıkların tedavisinde,  Osteoartrit gibi eklem hastalıklarında,

Hormon tedavilerine destek olarak kullanılır.

 

B3 Vitamini doğal kaynakları ;

Bira mayası, kuru fasülye ve bezelye, domates , patates, brokoli baklagiller ,  tahıl kepeği, avokado, hurma, incir, yer fıstığı , sakatatlar , et, balık , kümes hayvanları  B3  Vitamini ve triptofan yönünden zengindir.

Günlük B3  Vitamini ihtiyacı ;

0 -1   Yaş  :    6  mg

1 – 3   Yaş     :     9  mg

4 – 6   Yaş     :    11  mg

7 - 9   Yaş      :    14  mg

10 – 12 Yaş  :    16  mg

Erişkinler     :     15 – 20 mg

Rafine şeker, hazır yiyecekler tüketilirken yanında B-3 Vitamini de alınmalıdır.Fazla fizik egzersiz yapanlar, gebelik, emzirme, büyüme, hastalık, stres gibi durumlar gereksinimi arttırır. Erişkinler aldıkları her 1000 kalori için en az 6.6 mg. da B-3 Vitamini almalıdırlar ve alınan miktar günde kadınlarda 13, erkeklerde 18 mg. altına indiğinde eksiklik belirtileri başlar.

B3  Vitamini eksikliğinde ;

B3 Vitamini eksikliği ;yetersiz beslenme sonucu olabileceği gibi triptofanın metabolizmasının etkilendiği hastalıklardan (tümör, ilaç kullanımı, Hartnup hastalığı) dolayı da oluşabilir. Emilim sorunlarından dolayı olması nadirdir.

  • Kolay yorulma, kolay sinirlenme
  • İştahsızlık, hazımsızlık, bulantı, kusma ve ishal gibi sindirim sorunları
  • Deride ışığa karşı hassasiyet, kaba, kalın ve sert cilt oluşması
  • Dilde yanma hissi, kızarma, diş eti hassasiyeti, ağız kokusu
  • Önceleri huzursuzluk, uykusuzluk, baş ağrısı ile başlayan, ellerde titreme, artan endişe, korku, kaygı duyguları ile devam edip psikoz tablosuna kadar giden sinir sistemi şikayetleri ,
  • Kolay ve çabuk yorulma, kolay sinirlenme
  • İştahsızlık, hazımsızlık, bulantı, kusma ve ishal gibi sindirim sorunları
  • Eğer eksikliği uzun sürerse ölümcül Pellegra hastalığı oluşur. (Deri belirtileri, ishal gibi sindirim problemleri ve unutkanlık - bunama gibi sinir sistemi belirtileri ile seyreder ve ölümle sonuçlanır. Bu nedenle 4 D Hastalığı denilmiştir. (Dermatit, Diare, Demans ve Death). Pellegra hastalığı B3 vitamini alımının eksikliği yanında tüberküloz tedavisinin temel ilaçlarından olan İsoniazidin (İNH) 'ın kullanımına bağlı olarak da ortaya çıkabilir.Alkoliklerde, böbrek hastalığı nedeniyle diyetle beslenenlerde,Karsinoid tümör varlığında,doğumsal bir hastalık olan Hartnup (triptofan metabolizması bozukluğu) hastalığında bu durum oluşabilir.

 

B5 Vitamini ( Pantotenik Asit )

Yediğimiz gıdaların enerjiye dönüştürülmesine yardım eder. Antistres vitamin olarak da adlandırılır. Suda eriyen vitaminlerdendir.

B5 Vitamini etkileri;

  • İnsan için hayati önemi olan maddelerin oluşumuna etkilidir.
  • ADP (Adenozin difosfat ) ile birlikte koenzim A yı oluşturur. Koenzim A insan yaşamında gerekli olan bir çok işlem için olması şart olan bir enzimdir.
  • Enerji üretiminde rol alır.
  • Böbrek üstü bezine etki ederek kortizol gibi steroid hormonların yapımını sağlar. Bu hormonların katkısı ile yaşlanma ve cilt kırışıklıkları üzerine olumlu etkiler yapar.
  • Antistres özelliği ile ruhsal yapı üzerine etkilidir.
  • Sindirim sisteminin işleyişine katkı sağlar.
  • Kandaki alyuvarların ve savunma maddelerinin yapımına faydalıdır.
  • Karbonhidrat, protein ve yağların metabolizmasında önemli bir rolü vardır. Bu yüzden bütün hücre ve dokuların sağlamlığının sürdürülmesi ve tamirinde görev alır.

B5 Vitamini doğal kaynakları ;

Dana eti, karaciğer , balık, tavuk ve diğer kümes hayvanları, yumurta ile fasulye, brokoli, tahıllar, karnıbahar, sebzeler, avokado gibi besinlerde bulunur. Tahılların içindeki B-5 Vitamini öğütülme sırasında % 50 oranında kayba uğrar. Ettekinin 1/3 ü pişirilme esnasında yok olur.

Günlük B5  Vitamini ihtiyacı ;

0 – 3   Yaş   : 2 – 3 mg

4 – 6   Yaş   : 3 – 4 mg

7 – 9   Yaş   : 4 – 5 mg

10 - 12 Yaş   :5 – 7 mg

Erişkinler      :6 – 10 mg

Kişilerin özel durumları sonucu değişik miktarlara günlük gereksinim olabilir. Kabaca minimal fonksiyonlar için 6-10 mg. olduğu söylenebilir. Normal bir beslenme ile bu miktar kolaylıkla karşılanabilir.

 

 

B5  Vitamini eksikliğinde ;

 

  • Halsizlik, bitkinlik ve yorgunluk hissi ilk oluşan yakınmadır.
  • Topuklarda yanma ve ağrı,
  • Mide asitlerinde azalma ile iştahsızlık, kusma, barsak bozuklukları ve krampları gibi sindirim şikayetleri,
  • Ruhsal güçsüzlük, strese dayanıksızlık, isteksizlik, uykusuzluk, depresyona gidiş yakınmaları,
  • Kan şekerinde düşme, ellerde titreme, kalp çarpıntısı,
  • Cilt bozuklukları, akne oluşumu,
  • Tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları,
  • Alerjik yakınmalarda artış,
  • Büyüme üzerine olumsuz etkiler

 görülebilir. Doğada bol olduğu için eksikliğine pek rastlanmaz. Bir miktar barsaklarda da yapılır. Eksiklik rafine ve işlenmiş yiyeceklerle beslenme ile antibiyotik etkisiyle barsak bakterilerinin de ölmesi sonucu ortaya çıkar. İnsanlarda eksiklik tablosu çok iyi tanımlanmamıştır. Diğer B vitaminleri eksiklikleriyle beraberdir. Alkoliklerde ihtiyaç artar. Düzenli doğum kontrol hapı  alan kadınlarda kan düzeylerinde azalma tespit edilmiştir. Diyabetlilerde idrarla atılımı artar ve mide barsak sistemi hastalığı olanlarda emilim yetersizliği vardır. Büyüme, gebelik ve emzirme döneminde gereksinim artar.

 

 

B6 Vitamini ( Pridoksin )

Enerji metabolizmasında görevli, kan hücrelerinin yapımı ve sinir sistemi işleyişinde çok önemli yeri olan bir vitamindir. Isı ve ışığı duyarlıdır. Güneş ışığının etkisi veya pişirme ile kolaylıkla bozulabilir.

B6 Vitamini etkileri;

  • Protein , yağ ve glikozun metabolizmasında önemli görev görür.
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • Amino asitlerin ( proteinlerin yapıtaşı ) ince bağırsaktan emilimini sağlar.
  • İştah, ruh sağlığı veya ağrılara olan duyarlılığı etkileyen serotonin ve dopamin yapımında rol oynar.
  • Hemoglobin ( kanda oksijen taşıyan molekül )yapımında görevlidir.
  • Böbrek taşı oluşumunu engeller.
  • Kolesterol birikimine karşı kalbi korur.
  • Sinir sisteminin düzenli bir şekilde çalışmasına katkı sağlar.
  • İnsan savunma sisteminin düzenlenmesinde rol oynar.
  • Cilt sağlığında etkilidir.

B6 Vitamini doğal kaynakları ;

Et, balık , sakatatlar , karaciğer , böbrek , tahıllar , kuru baklagillerde bol miktarda bulunur. Patates gibi karbonhidrat içeren sebzeler ile turunçgiller dışındaki meyveler de B6 vitamini içermektedir.

Günlük B6  Vitamini ihtiyacı ;

Günlük ihtiyaç duyulan doz ortalama 1.5  - 2 mg/gündür.

50 yaş altındaki yetişkinler için 1.3 mg

Yaşlı erkekler için 1.7 mg

Yaşlı kadınlar için 1.5 mg

Hamile kadınlar için 1.9 mg

Emziren anneler için  2 mg

Gıda ve Beslenme Kurulu (Food and Nutrition Board, FNB), B6 vitamini için alınabilecek en yüksek düzeyi belirlemiş, vücudun 100 mg'a kadar B6 vitaminini tolere edebileceğini bildirmiştir. Bu miktardan fazla tüketmek toksik etkilere sebep olabilir.

B6 Vitamini fazla alındığında ( 100 mg /gün üzeri );

 

  • Ciltte hassasiyet, ağrılı lezyon, alerjik cilt reaksiyonları gibi çeşitli cilt problemleri
  • Mide ekşimesi, iştah kaybı, karın ağrısı ve mide bulantısı
  • Kollarda ve bacaklarda bedensel hareketlerin üzerinde kontrol kaybı, yürüme güçlüğü, uyuşukluk ve ağrı
  • Migren benzeri baş ağrıları

Gibi belirti ve bulgular oluşabilir. Ancak özellikle idrar yolu normal çalıştığı sürece fazlalığı teorik olarak görülmesi beklenmez.

B6 Vitamini eksikliğinde ;

  • Anemi,
  • Huzursuzluk,sinirlilik, uykusuzluk
  • İştahsızlık,
  • Sindirim bozuklukları,
  • Saç ve kıl dökülmesi,
  • Dudak kenarında açık yara, deri döküntüsü , dermatit
  • Kas kütlesinde azalma ( protein yapımında azalma sonrası , zayıflama),kol ve bacak krampları , kas kontrolünde kayıp
  • Konvulziyon,
  • Enfeksiyonlara karşı direncin azalması , çabuk hastalanma
  • Kan şekerinde dengesizlikler
  • Yavaş konuşma, •
  • Vücutta su tutulması görülebilir.

 

B8 Vitamini ( Vitamin H , Biotin , İnositol )

Suda eriyen bir vitamindir.

Protein, folik asit, pantotenik asit ve Vit B12 kullanımına yardım eder,

Saç ve kılların sağlıklı kalmasını destekler.

Hücrelerde enerji üretimini sağlayan mekanizmalarda yer alan enzimlerin ko enzimidir.

Yağların parçalanmasını kolaylaştırır, kan kolesterol düşüşüne yardım eder,

B8 Vitamini eksikiğinde ;

  • Kanda kolesterol artışı,
  • Kabızlık,
  • Ekzema ve cilt döküntüleri,
  • Kıl ve saç dökülmesi, saç ve kıllarda erken ağarma
  • Halsizlik ve çabuk yorulma,
  • Kansızlık
  • Zayıflama ve kas güçsüzlüğü ,
  • Uyuklama ,
  • İştahsızlık,
  • Depresyon
  • Folik Asit ve Vitamin B12 kullanılamamasına bağlı bunların eksiklik belirtileri görülebilir.

 

B9 Vitamini ( Folik Asit , Folat )

Vücutta kan yapımı, yeni hücre oluşumu, hücre olgunlaşması , kas yapımı için ihtiyaç duyulan vitaminlerden biridir. Folik asit ile B12 Vitamini arasında işlev açısından sıkı bir bağlantı vardır. Folik asit suda çözünür ve vücutta depolanmaz. Dolayısıyla birikime bağlı şikayet ve bulgular beklenmez.Bağırsak florasında bulunan bakteriler tarafından sentezlenebilmesinin yanı sıra, beslenme ile yeterli miktarlarda alınması gerekir.

Folik Asit ( B9 Vitamini ) etkileri ;

  • Protein metabolizması ve kan hücre yapımında görev alır.
  • Sinir sistemi düzeni ve anne karnında bebeğin gelişmesinde önemli rol oynar.
  • Hücre bölünmesinde önemli rol oynar. DNA ve RNA sentezi için gereklidir (vücudun tüm hücrelerinin büyümesi ve çoğalması için bu işlem gereklidir ).
  • Damar sertliğini azaltarak kalp krizi, bunama ve felç gibi rahatsızlıklara karşı koruyucudur.
  • Kemik iliği üzerine etkisi ile eritrosit yapımında rol alır.
  • Vücut için gerekli olan birçok molekülün (Ser, met, gly, kolin ve purin nükleotid ve dTMP gibi ) biyosentezinde gereklidir.
  • Anne karnındaki bebeklerin sinir sistemini oluşturan yapıların oluşumunda çok önemlidir.

Folik Asit ( B 9 Vitamini )doğal kaynakları ;

Yeşil yapraklı sebzeler, baklagiller, karaciğer ve sakatatlar , tahıllar , yumurta, süt , yoğurt ve bazı meyveler doğal olarak Folattan zengindir.

Günlük Folik Asit ( B9 Vitamini ) İhtiyacı ;

Günlük ihtiyaç duyulan doz 400 mcg dir . Gebe ve emzirenlerde ihtiyaç arar. Gebe ve emzirenlerin günlük 600 mcg almaları gerekir. Kan yapımı sırasında ve metabolizmanın hızlandığı durumlarda folik asit gereksinimi artar.

                Folik Asit ( B9 Vitamini ) eksikliğinde ;

  • Konsantrasyon eksikliği,
  • İştahsızlık ve kilo kaybı,
  • Baş ağrısı ve baş dönmeleri,
  • Deride solgunluk,
  • Depresyon,
  • Ağız içi yaralar,
  • Anemi ve buna bağlı şikayetler görülebilir.
  • Hamilelik döneminde anne adayının yetersiz folik asit alması anne karnındaki bebeğin özellikle beyin ve omurga gelişiminde bir takım sorunlara yol açabilir. Folik asit eksikliği olan gebelerin çocuklarının çoğunda “ nöral tüp defekti “ olarak adlandırılan durum ortaya çıkmakta, bebeklerin omuriliğinde ve merkezi sinir sistemini oluşturan yapılarında bozukluklar izlenebilmektedir.
  • Ağızda ve sindirim kanalında yaralar oluşabilir.
  • Saç oluşumu ve uzaması bozulabilir.

 

B12 Vitamini ( Kobalamin )

Suda çözünen bir vitamindir. Isıdan etkilenir. İçeriğindeki  kobalt minerali nedeniyle kobalamin olarak da isimlendirilir. Karaciğer ve vücudun farklı bölgelerinde az da olsa depolanabilir. Beyin ve sinir sistemi ve kan hücrelerinin sağlıklı olması için gereklidir. Özellikle karaciğerde, bunun yanında böbrek, kalp, dalak ve beyinde bulunur. Emilimi için midede üretilen “intrensek faktör “ isimli maddeye bağlıdır. Dolayısıyla mide problemi olanlarda emilim kusuruna bağlı olarak eksikliği görülebilir.

B12 Vitamini etkileri ;

  • DNA oluşumuna yardımcı olur.
  • Sinir sisteminin doğru ve hızlı çalışmasında görev yapar. Sinir hücrelerini koruyucudur.
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • Kemik iliğinde hücre yapımında görevlidir. Dolayısıyla eksikliğinde ; vücutta oksijen taşıyan eritrositlerin yeterince olgunlaşmadan çevre kan dolaşımına çıkması şeklinde olan “ megaloblastik anemi “ oluşumunu önlemeye yardım eder.
  • Eritrositlerin yapımı ve rejenerasyonunda ( yenilenmesinde ) önemlidir.
  • Protein, yağ ve karbonhidrat metabolizmasında görev alır.
  • Enerji üretimini arttırmada,
  • Kalsiyum emiliminde görev alır.

B12 Vitamini  doğal kaynakları ;

Bitkisel besinlerde bulunmaz. Et ,süt,peynir, yumurta ve balıkta bol miktarda bulunur. Ciğer , Vitamin B12 için en iyi kaynaktır.

                Günlük B12 Vitamini ihtiyacı ;

Günlük B 12 ihtiyacı 2 - 3 mcg’dir . Gebeler ve emzirenlerde ihtiyaç miktarı artmaktadır .

                B12 Vitamini eksikliğinde ;

  • Huzursuzluk, sinirlilik,
  • Yorgunluk,
  • El, kol ve bacaklarda uyuşukluk , his kaybı ve kasılma ,
  • Anemi ve buna bağlı semptom ve şikayetler,
  • Bebeklerde büyüme ve gelişmede gerilik ,
  • Hafıza kaybı ve bunama,
  • Depresyon ,
  • Denge kaybı ,
  • Çocuk ve ergenlerde büyüme – gelişme bozukluğu ,
  • Megaloblastik anemi : Yorgunluk, halsizlik, nefes darlığı , uyuşukluk, dilde iltihaplanma, iştah ve kilo kaybı, ereksiyon problemleri, psikiyatrik semptomlar ve ciddi anemiyle kendini belli eder.
  • Sinir hücrelerinin iltihaplanması (nörit , nöropati ),omurilik harabiyeti,
  • Kronik olarak uzun süreli eksikliğinde sinir sisteminde geri dönüşümsüz bozukluklar

Görülebilir.

 

C Vitamini ( Askorbik Asit , Askorbat )

Suda çözünen vitaminlerdendir. Sahip olduğu güçlü antioksidan etkisi ile hücreleri serbest radikallere karşı korumaya yardım eder. Isıya dayanıksızdır, hava ile maruz kaldığında okside olur. Vitaminler içerisinde en dayanıksız olanıdır.Vücutta bir çok enzimatik tepkimede görev alır. Sentezi için gerekli enzim insan vücudunda bulunmadığından vücutta sentezlenemez, gıdalar veya takviye yoluyla alınmalıdır.

C Vitamini etkileri;

  • Güçlü antioksidandır.
  • Bağ dokusunda hücrelerin bir arada kalmasını, kollajen üretiminin kolaylaşmasını sağlayarak cilt ve bağ dokusuna esneklik ve güç kazandırır.
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir, enfeksiyonlara karşı koruyucudur. Soğuk algınlığı, nezle, grip ve çeşitli hastalıklara karşı direnç artırır, iyileşmeyi kolaylaştırır.
  • Özellikle meme kanseri ve cilt kanseri başta olmak üzere kanser gelişimini yavaşlatır.
  • Bazı toksik öğelerin etkisini azaltır ( Nitritlerin kanser yapıcı nitrozamine dönüşümünü önler, bazı östrojen türevlerinin kanser yapıcı etkilerinin azaltır, güneş ışınlarının neden olduğu deri kanseri riskini azaltır, kanser ilaçlarının  yan etkisini önler bu nedenlerle C vitamini antikanser öge olarak bilinir ).
  • Folik asit ve demir emilimini kolaylaştırır, böylelikle kansızlık gelişmesinden korur.
  • Skorbüt hastalığına karşı koruyucudur.
  • Kemik , diş ve damar sağlığını korur. Kan damarları duvarlarının sağlıklı ve dayanıklı olmasında rolü vardır.
  • Bazı aminoasit metabolizmasında etkilidir, protein sentezinde rol alır.
  • Steroid yapısındaki hormonların sentezinde rolü vardır. Adrenalin ile yara ve iltihaplanmaya karşı etkinlik gösteren steroidlerin sentezinde etkilidir.
  • Bazı besin öğelerinin vücutta kullanılması için yardımcıdır. (demirin, kalsiyumun, tiamin, riboflavin, folik asit, pantotenik asit ile A ve E vitaminlerinin vücutta kullanımalarında gereklidir) C vitamini, demirin emilimi ve depo demirin indirgenerek kemik iliğine taşınmasında etkindir. Folik asitin etkin formuna dönüşmesi C vitamininin yardımıyla olur.
  • Kolesterol metabolizmasında, kan pıhtılaşmasında ve enerji oluşum sürecinde etkindir.

 

C Vitamini doğal kaynakları ;

  • En İyi kaynakları taze sebze ve meyvelerdir. Kuşburnu, kuşüzümü ve maydanozda yüksek oranda C vitamini çok bulunur. Yeşil ve kırmızı biber, yeşil asma yaprağı , lahana ve türleri, ıspanak ve pazı gibi yeşil yapraklı sebzeler, marul , domates, çilek, turunçgiller (limon , portakal gibi ) en iyi kaynaklarıdır. Yumurta ve ette bulunmaz.

 Sebze ve meyvenin C vitamini değeri  ; türüne, yetiştiği toprağa, iklime ve olgunluk derecesine göre değişir(ham meyve ve sebze olgun olandan daha çok C vitamini içerir)

Sebzelerin suda pişirilmesi ile vitamin pişme suyuna geçer .C vitamini kaynağı sebze ve meyvelere saklama, hazırlama ve pişirme için uygulanan işlemler işlemin niteliğine göre  (kesildikten  veya pişirildikten sonra bekletilirse  , bakır ve demir kapta bekletilmesi , pişirme esnasında ilave edilen soda gibi alkaliler )  vitamin kaybına yol açar.

Sebzeler pişirildikten, meyve suları hazırlandıktan sonra beklerken de vitamin kaybı olur.

Sebze ve meyveler hasat edildikten sonra depolama esnasında vitamin değerinden kaybeder. Depolamadaki kayıp, deponun ısı derecesine göre değişir(soğuk depolama C vitamini kaybını önler)

                Günlük C Vitamini ihtiyacı ;

Günlük C vitamini ihtiyaç miktarı 75 - 90 mg’dır. Yara, yanık, ateşli hastalıklar, anemi, zehirlenme, nezle ve grip gibi hastalıklar ameliyat, tiroit bezinin aşırı çalışması, sigara içmek, doğum kontrol hapı kullanmak gibi durumlar C vitamini ihtiyacını 10 kat a kadar artırır.

Yetişkin insan vücudundaki miktar alım düzeyine bağlı olarak 1500-3000 mg arasında değişir. Bunun 900 mg altına düşmemesi istenir .Vücuttaki C Vitamini miktarı ; alıma bağlı olarak değişmekle birlikte özellikle idrar ile atılımı kontrol altında tutulur. Vücut C vitamini yönünden doyurulmamışsa idrarla atım olmaz.

C Vitamini fazla alınması durumunda ;

Fazla alınan c vitamini idrar ile atılır . Ancak çok yüksek dozlarda c vitamini alınması ishal, alerjik deri bulguları ve böbrek taşı gibi sorunlara yol açabilir.

C Vitamini eksikliğinde ;

Vitamin yetersizlik derecesine göre bozukluklar hafif, orta ya da şiddetli olabilir.

Yetersizliğinde ;

  • Halsizlik, uyuşukluk, çabuk yorulma, iştahsızlık, hastalıklara dirençsizlik, yaraların iyileşmesinde geçikme gibi genel durumda bozulmalar görülür
  • Yetersizlik ilerledikçe bozukluklar şiddetlenir. Kıl diplerinde kanamalar ,kemiklerde -dişlerde ve dişetinde bozukluklar ve ağrılar ,büyümede duraklama , kansızlık , idrarda kanama ve mide barsak kanalında kanamalar (hematemez ve melena) , derialtında -kaslarda ve kemiklerde kendiliğinden yada hafif darbe sonucu kanamalar olur ve kanama olan yerler şişer ve vücutta    lekeler  belirir  . C  vitaminin ileri derecede yetersizliğinin yol açtığı bu hastalığa “Skorbüt “ denir.

** Gıdalarla alınmayan vitaminler mutlaka takviye olarak alınmalıdır.**